Yüzölçümü: 20.723 km²
Nüfus: 1.978.333 (2010)
Bu nüfusun 1.392.974'ü il ve ilçe merkezlerinde, 585.359'u köylerde yaşamaktadır.
Bu nüfusun 1.392.974'ü il ve ilçe merkezlerinde, 585.359'u köylerde yaşamaktadır.
Coğrafi Konumu : Antalya
ili, Türkiye’nin güneyinde, merkezi Akdeniz kıyısında olan bir turizm
merkezidir. Kuzeyinde; Burdur, Isparta, Konya, doğusunda; Karaman,
Mersin, batısında; Muğla illeri vardır. Güneyi, Akdeniz ile
çevrelenmiştir. Türk Riviera’sı Antalya kıyılarının uzunluğu 630 km’yi
bulur.
Tarihçe : "Attalos Yurdu"
anlamına gelen Antalya, II. Attalos tarafından kurulmuştur. Bergama
Krallığı’nın sona ermesiyle (M.Ö. 133) bir süre bağımsız kalan kent,
daha sonra korsanların eline geçmiştir. M.Ö. 77’de Komutan Servilius
Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmıştır. M.Ö. 67’de
Pompeius’un donanmasına üs olmuştur. M.S. 130’da Hadrianus’un
Attaleia’yı ziyaret etmesi şehrin gelişmesini sağlamıştır. Bizans
egemenliği sırasında piskoposluk merkezi olan ismi görülen Attaleia,
Türklerin eline geçtikten sonra büyük bir gelişme göstermiştir. Modern
şehir, antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya’da antik çağ
kalıntılarına çok az rastlanmaktadır. Görülebilen kalıntıların ilki,
eski liman olarak nitelenen liman mendireğinin bir kısmı ve limanı
çevreleyen surdur. Surların park dışındaki kısmında restorasyonu yapılan
Hadrian Kapısı Antalya’nın en güzel antik eserlerinden biridir.

Yapılan
arkeolojik kazılarda Antalya ve bölgesinde, günümüzden 40 bin yıl önce
insanların yaşadığı ispat edilmiştir. Milattan önce 2000 yılından bu
yana bölge, sırasıyla; Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya gibi kent
devletlerinin ve Pers, Büyük İskender ile onun devamı sayılan Antigonos,
Ptolemais, Selevkos, Bergama Krallığı’nın idaresine girmiştir. Daha
sonra Roma Devleti, hüküm sürmüştür. Antalya’nın antik çağdaki adı
Pamphylia idi ve burada kurulan şehirler bilhassa II. ve III. yüzyılda
altın çağını yaşadı. V. yüzyıla doğru da eski ihtişamını kaybetti.

XVII. yüzyılın ikinci yarısında Antalya’ya gelen ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, kale içinde dört mahalle ve üç bin ev, kale dışında 24 mahallesi olduğunu belirtir. Şehrin çarşısı ise kale dışındaymış. Evliya Çelebi’ye göre limanı, 200 parçalık gemi alacak büyüklüktedir. İdarî bakımdan Konya’ya bağlı Teke Sancağı’nın merkezi olan Antalya, Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında bağımsız sancak haline getirildi.

Eski Antalya Evleri :
Yazların çok sıcak ve kışların ılık geçtiği Antalya'da eski evlerin
yapımında soğuktan çok, güneşi önlemeye ve serinlik sağlamaya önem
verilmiştir. Gölgeli taşlıklar ve avlular hava akımını kolaylaştıran
özelliklerdir. Depo ve hol görevi yapan girişi ile üç kat üzerine
kurulmuştur.
Yivli Minare:
Antalya’nın ilk Türk yapısıdır. Merkezde liman yakınındadır. Üzerindeki
yazıta göre Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın
yönetimi zamanında (1219-1236) inşa edilmiştir. Tuğla ile örülen
gövdesi, sekiz yarım silindirden oluşur. Bu minarenin bitişiğinde bir
cami varsa da yıkılmış olmalıdır. Çünkü Minarenin yanındaki Cami daha
geç devre, 1372 yılına aittir. Bir Türk Beyliği olan Hamitoğulları
zamanında, Tavaşi Balaban adlı bir mimar tarafından yapılmıştır.

Ulu Cami:
Kesik Minare adıyla da bilinir. Aslında bir Bazilika olarak V. yüzyılda
inşa edilmiştir. İlk eserden çok az bölüm ayakta kalmış, Bizans
döneminde değişikliklere uğramıştır. Eser, Osmanlılar zamanında tamir
görmüş, bir kısmı Mevlevihane olarak kullanılmış, sonra cami olarak
hizmete açılmıştır.
Karatay Medresesi: İl merkezindeki önemli Türk İslâm yapılarından olup XIII. yüzyıl ortasında inşa edilmiştir.
Evdir Han:
20. yüzyıl başlarına kadar ulaşım at ve develerle sağlanır, ticaret
malları da bu hayvanlarla nakledilirdi. Kervanlar yollarda, “Han” ve
kervansaraylarda konaklardı. İşte Evdir Han da bunlardan biridir.
Antalya’dan kuzeye giden yol üstündedir. Bugünkü Antalya-Korkuteli kara
yolunun 1 km. doğusunda ve il merkezine 18 km. uzaklıktadır. En fazla
dikkati çeken kısmı sivri kemerli portalıdır. XIII. yüzyılın başlarında
yapılmış bir Selçuklu eseridir.
Kırkgöz Han:
Antalya – Afyon eski yolundaki ikinci durak yeri Kırkgöz Han’dır.
Kırkgöz Han Antalya’ya 30 km. uzaklıkta bulunan Kırkgöz’de, Pınarbaşı
mevkiindedir. Çok sağlam bir durumdadır.

Kurşunlu Şelâlesi:
İl merkezinin doğusundaki Alanya yolunun 24. km’sindeki sapaktan
Isparta yoluna girildikten 7 km. sonra ulaşılabilir. Bu tabiat harikası
da en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. Şelâle bir masal diyarından
çıkıp gelmiş gibidir. Yemyeşil derin bir vadinin içindedir. Bütün
çevresi yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle gezilebilir. Yer yer
gölcüklerin oluştuğu sularda çok sayıda balık yaşamaktadır. Aynı zamanda
zengin faunası ile dikkat çeker. Düden, Kurşunlu ve Manavgat
Şelâleleri, birçok Türk filminde mekân olarak kullanılmıştır. Hepsine de
otobüsle rahatlıkla gidilebilir.
Lâra - Konyaaltı Plajı: Antalya il merkezinin 10 km. kadar doğusundaki doğa harikası Lâra Plajı ile Antalya merkezinin batı kıyısındaki Konyaaltı Plajı şehrin en güzel kıyılarıdır.
Perge:
Antalya 18 km doğusunda, Aksu Bucağı yakınındadır. Kilikya - Pisidia
ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir.
Kuruluşu diğer Pamphylia şehirleriyle aynı zamana rastlar (Milattan Önce
VII yüzyıl). Perge, Hıristiyanlar için önemli bir kent idi. Aziz
Paulos ve Barnabas, Perge’ye gelmiştir. Magna Plancia gibi kimi
zenginler buraya önemli anıtlar kazandırmışlardır. İlk kazıların 1946
yılında İstanbul Üniversitesi tarafından başlatıldığı Perge’de; Tiyatro,
Stadyum, Sütunlu Cadde, Agora’dan oluşan şehir kalıntıları bulunmuştur.
Karain Mağarası:
Antalya’nın 27 km. kuzeybatısında, Yağcılar sınırları içindeki Karain
Mağarasında bulunan kalıntılar Paleolitik, Mezolitik, Neolitik ve bronz
çağlarına aittir. Bu mağara, görülmesi gereken yerlerdendir. Ariassos:
Antalya-Burdur otoyolunun 48. kilometresinde, sola dönülen bir
sapaktan 1 km. içerdedir. Bir dağın yamacında kurulmuş olup, hamamları,
kaya mezarları açısından görülmeye değerdir. Ariassos kentine girilen
vadinin başlangıcında kentin en görkemli kalıntısı olan giriş kapısı
yükselir. Roma devrinden kalma bu anıt, 3 kemerli ve dolayısıyla 3
girişli olduğu için, yöre halkınca “Üç kapı” diye anılır. Kentin
şaşırtıcı bir özelliği, dörtte üçünün, olağanüstü gösterişli anıtsal
mezarlar olan nekropolis kalıntısı olmasıdır.Hayat Tarzı : Antalya
ve çevresinde, asırlardır süzülen iki hayat tarzının da mirası vardır.
Türkler buraya ilk geldiklerinde yerleşik düzene hemen uymuşlar; köy,
kasaba ve şehirler kurmuşlardır. Nüfusun bir kesimi ise Türklerin
Anadolu’ya gelmesinden önce olduğu gibi konargöçer hayatı sürdürmüştür.
Yarı yerleşik demek olan bu hayat tarzına göre, birbirine akraba en az
15–20 aile, bazen de yüzlerle ifade edilen sayıdaki aileler; kıl
çadırlarda yaşar, yazın dağlara çıkar, kışın ise kışlak denen sıcak
ovalara inerlerdi. Deve, koyun gibi hayvanları yetiştirir bunlardan
ürettikleri ürünleri, yerleşik halkın ürünleriyle değişerek ya da
satarak geçinirlerdi. Et, süt, yağ üretirler, kıl çadır ve doğal
kökboyalı kilim dokurlardı. Kışlaklarda dar alanlara tahıl, sebze
ekenler bile olurdu. Hatta Osmanlı ordusuna at yetiştiren büyük
konargöçer grupları (aşiret, oymak) vardı.

Bugün Türkiye, çağdaş modern hayata en iyi uyum sağlayan, teknolojiyi en iyi şekilde kullanan ülkelerden biridir. Ama hem nostaljik hem de kültürel değeri olan, binlerce yıldır devam eden hayatı sürdüren, birkaç küçük konargöçer grubu kalmıştır günümüzde. Sayıları da birkaç yüz kişiyi geçmez. Hazin bir biçimde, o hayat tarzından sadece develer kalmıştır. Yolunuz düşerse yaz aylarında Belek, Manavgat ve Alanya’da süslenmiş, çanlı çıngırdaklı turist taşıyan develer görürsünüz. İşte o günlerden hatıradır bu develer. Ayrıca Kemer’de ve Antalya Kumluca yolunda yine yerli yabancı turistlere hizmet veren Yörük çadırları görürsünüz. Yarı müze görünümündeki bu çadırlarda Yörüklere has ayran ve gözleme yiyebilirsiniz. Antalya’nın yerli halkı bugün bile imkân bulduğunda yazın Gömbe, Sütleğen, Alanya gibi yaylalara çıkar. Bu gelenek, atalarından kalan bir hatıradır. Alanya gibi bazı ilçelerde kışın Toros dağlarında kuyularda saklanan karların, Ağustos ayında dağdan indirilerek ilçe merkezine getirildiğini, şerbet haline getirilerek seyyar satıcılar tarafından satıldığını görürsünüz. Bu da yine Yörüklerin eski geleneklerinden sadece biridir.

Ulaşımı: Karayolu, havayolu ve denizyolu ile ulaşım sağlanmaktadır. Antalya havalimanı uluslararası hava trafiğine açıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder